Alkol/madde kullanım bozukluğu olan hastaların 3/4’ünde başka bir ruhsal bozukluk bulunmaktadır. Eşlik eden psikiyatrik sorunların değerlendirilmesi, birincil ya da ikincil olup olmadığı, ayırıcı tanı ve sağaltımda özellikle önem taşır. Komorbidite, ciddi sağaltım sorunlarını da beraberinde getirmekte ve daha şiddetli hastalık seyri oluşturmaktadır. Alkol/madde kullanımı ile psikiyatrik bozukluklar arasında çift yönlü bir ilişki olduğu bilinmektedir. Alkol/madde kullanımı psikiyatrik belirti ve sendromların ortaya çıkmasına, psikiyatrik bozukluklar da alkol/madde kullanım bozukluklarına neden olabilmektedir. Alkol/madde bağımlılığı birçok psikiyatrik bozukluğu maskeleyebilmekte, taklit edebilmekte ya da onların komplikasyonu olabilmektedir. Alkol/madde kullanım bozukluğu olan hastalarda, eşlik eden psikiyatrik bozukluklara bağlı olarak tedavi başvurusu ve tedaviyi yarım bırakma sıklığının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), alkol/madde bağımlılığı olan bireyler arasında yaygındır. Genel nüfusta, erkeklerin yaklaşık %5’i ve kadınların %10,4’ü, yaşam boyu TSSB ölçütlerini karşılamaktadırlar. Geniş epidemiyolojik bir çalışmada alkol bağımlılarında TSSB ek tanı oranları, erkekler için %10,3; kadınlar için %26,2 olarak belirlenmiştir. Çalışmalarda ayaktan ya da yatarak tedavi gören alkol/madde bağımlılarında saptanan yaşam boyu TSSB oranı %30 ile %60 arasında, şimdiki TSSB oranı ise %20 ile %60 arasında değişmektedir. Bu çalışmalarda TSSB olma olasılığının kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Her ne kadar erkeklerde yaşanan travma deneyimleri daha fazla ise de; kadınların yaşadıkları travmalar daha çok cinsel istismar gibi durumlardan kaynaklandığı için kadınlarda TSSB’nun daha yüksek oranda bulunduğu düşünülmektedir. Kessler ve arkadaşlarının (1995) yaptıkları epidemiyolojik çalışmada da, TSSB olan olguların alkol/madde kullanım bozukluğu geliştirme olasılıklarının, TSSB olmayanlara göre 2 ile 3 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Benzer şekilde alkol/madde bağımlılığı olan hastalarda TSSB oranları, genel nüfustaki oranlardan en az iki kat daha yüksektir. AMATEM kliniğinde yürütülmüş farklı iki çalışmada, yatarak tedavi gören alkol bağımlılığı tanısı alan 82 erkek hastada yaşam boyu TSSB oranı %26.8 olarak saptanmış, alkol ve madde bağımlılarından oluşan örneklemde ise bu oran %31 olarak bulunmuştur. AMATEM kliniğinde son yapılan çalışmada yatarak tedavi gören alkol bağımlılığı tanısı alan erkek hastalarda TSSB (şimdi ve yaşam boyu) ek tanısı %32.1 olarak saptandı. Tek başına alkol/madde bağımlılığı veya TSSB olan bireylerle karşılaştırıldığında, komorbitide daha ciddi klinik bozukluk ve daha zayıf tedavi prognozu ile ilişkilidir.
Alkol/madde bağımlılığı ve TSSB arasındaki yüksek komorbidite oranını açıklamak üzere 4 temel model ortaya atılmıştır. Bu modellerin ilkine göre alkol/madde kullanım örüntüsü TSSB’ dan önce gelişmektedir. Alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen kullanıcılar kendilerini tekrar tekrar tehlikeli durumlara sokmakta ve neticede çok sayıda fiziksel ve psikolojik travmaya maruz kalmaktadırlar. İkinci modele göre ise TSSB, alkol/madde kullanım örüntüsünden önce gelişmektedir. Bu model alkol/madde kullanımını bir çeşit kendi kendini tedavi etme yönünde kullanmayı kapsamaktadır. Üçüncü modele göre alkol/madde kullanan kişilerde travmadan sonra TSSB gelişimine yatkınlık artmaktadır. Bu yatkınlığın ise, başa çıkma mekanizmalarındaki yetersizlik ve/veya beyin nörokimyasında ortaya çıkan değişikliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Dördüncü modele göre ise, TSSB ve alkol/madde kullanım bozuklukları ortak kalıtsal ve psikososyal yatkınlığa sahiptirler.
Sonuç olarak TSSB ve alkol/madde bağımlılığı sıklıkla birlikte görülebilen bozukluklardır. Yapılan çalışmalarda alkol kullanım bozukluğu ve diğer madde kullanım bozukluklarının TSSB olan hastalarda daha sık görüldüğü belirtilmiştir. TSSB ve alkol kullanım bozukluğu olan bireyler arasında başlama sırasının incelendiği çalışmaların büyük bir kısmında, TSSB’nun çoğu zaman birinci rahatsızlık olduğu saptanmıştır. TSSB, herhangi bir alkol veya madde kullanım bozukluğu ile komorbid olduğunda, erkeklerin %65.3’ünde, kadınların ise %84.3’ünde TSSB ‘nun birinci sıra rahatsızlık olduğu belirtilmiştir. ABD’de yetişkin kadınların yer aldığı ulusal hane halkı araştırmasında, kadınların %65’inde alkol kullanım bozukluğu belirtileri başlamadan önce TSSB belirtilerinin başladığı belirlenmiştir. TSSB ve madde kullanım bozuklukları olan ve tedavi arayışı içerisindeki kadın hastalarda yaptığı başka bir çalışmada, kadınların %60.7’sinin madde kullanım bozuklukları başlamadan önce TSSB yaşadıkları rapor edilmiştir.
TSSB ve Alkol/madde kullanım bozukluğu sık komorbitede gösteren iki rahatsızlık olmasına rağmen özgül bir tedavi algoritması ilgili veriler çok kısıtlı ve yetersizdir. Alkol/madde bağımlılığı tedavisi ile uğraşan klinisyenler yüksek orandaki ek psikiyatrik bozuklukları ve bunlardan özellikle TSSB’nun yerini mutlaka göz önünde bulundurmalı ve tedavi programlarını bu doğrultuda düzenlemelidir. Alkol/madde bağımlılığına eşlik eden TSSB, hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. TSSB’nun, alkol bağımlılığının tedavisini zorlaştırdığı ve ek psikiyatrik rahatsızlıklar için risk faktörü olabileceği söylenebilir. Klinisyenlerin sadece alkol/madde kullanım bozukluğu hastalarında TSSB semptomlarını değil aynı zamanda TSSB olanlarda da alkol/madde kullanım bozukluğunu sorgulamalıdır. Farklı ihtiyaçları olan bireyler için tedavi programlarının farklı düzenlenmesi önemlidir.
Sonuç olarak gerek TSSB olan gerekse Alkol/Madde kullanım bozukluğu olanların her iki hastalık açısından değerlendirilmesi uygun olacaktır. Bu iki hastalığın özellikle birlikte seyrettiği durumlarda ise bu konuda uzman bir psikiyatrik açıdan takip ve tedavisinin yapılması en uygun yöntemdir.